Araştırdık: Pandemi Sebebiyle Neleri Özledik?
Bir kimseyi, bir yeri veya bir şeyi görmeyi, ona kavuşmayı istemek, göreceği gelmek.
Gerçekten özledik.
Ailelerimizi, büyüklerimizi çekinmeden ziyaret edebilmeyi özledik. Tıkış tepiş mekanlarda kalabalık arkadaş gruplarımızla oturup sohbet ederken, yan masadan gelen kahkahalarla keyiflenmeyi özledik. Birbirimize iş çıkışı, “Bu toplantı sonrası dışarda bol sarımsaklı bir mantı yesek!” demeyi özledik. Sarılmayı özledik. Söz gelimi “Yanaklarından öperim.” derken, gerçekten yanaklarından öpmeyi özledik…Daha bir çok sosyal ritüelimizi hem bireysel, hem de toplu olarak yapmayı özledik.
Biz de Kimola ekibi olarak “Peki en çok neyi özlüyoruz?” diye merak ettik ve Aralık ayında sosyal medyada paylaşılan 4,398 iletiden, en çok neleri özlediğimizi analiz ettik.
Kimola'dan Pandemi Araştırması
Yalnızlık out, Kolektivite in!
Yalnız yaptığımız aktiviteleri ve birlikte yaptığımız aktiviteleri karşılaştırdığımızda, beklendiği gibi en çok kolektif aktiviteleri özlediğimiz ortaya çıkıyor.
Kültürlerarası dinamikler ve kültür kodları konusunda literatüre önemli katkılar sağlamış duayen kişi Greet Hoftsede’nin, 1970’lerde IBM için yaptığı ve günümüzde hala geçerliliğini koruyan kültürler ile ilgili araştırmada Türkler, “kolektivist” bir toplum olarak belirtilmişti. Yani, “Biz”cilik anlayışının yüksek olduğu; benzer düşünce, bakış açısı, vizyon gibi parametrelerle aynı gruplarda yer alan kişilerin birbirine sıkı aidiyet bağları ile bağlandığı ve genelde aktivitelerde beraber hareket ettiği; genelde grup içi çatışmalardan kaçınıldığı ve ikili ilişkilerin duygusal bağlamının iş konusundan daha üstün tutulduğu bir toplum koduna sahip.
Yalnızlığım Benim, Biricik Sevgilim
Özlediğimiz yalnız aktivite olarak başta %70 ile sinemaya, tiyatroya gitmeyi, %22 ile yalnız başımıza seyahat etmeyi ve %8 oranla ise iç mekanlarda spor aktiviteleri yapmayı özlemişiz.
Yalnız sinemaya gidip delicesine ağlamak, tek başına tatile çıkıp kafa dinlemek ya da spor salonunda kulaklıklarımızı takip “Eye of The Tiger” müzikleri dinleyerek, gaza gelip ter atmak özlenmez mi?
Düşünsenize şimdi bir filme gitmişsiniz, sağınızda pop-corn, solunuzda bir kutu kola, arkanızda fısıldayan kadına dönüp, gözlerinizi kocaman açarak "ama sus artık" bakışı atıyorsunuz. Sinema çıkışı bir kitapçıya giriyor “Erkek Beyni vs. Kadın Beyni” kitabına gözünüz ilişiyor, ilk 30 sayfayı bir solukta okuduktan sonra “alayım da bari, ayıp olmasın” diyorsunuz. Sonra salına salına o mağaza senin, bu market benim deyip, özgürce dolana dolana eve dönmenin keyfini yaşıyorsunuz. Eskiden hayatımızda olan ve hiç de önemsemediğimiz an’lar var ya! İşte onları da özlediğimizi farketmişiz. Kollektif hareket etme alışkanlığımız olsa da, tek başımıza iken yaptıklarımız; bize ait olan ve sadece kendimize ait biriktirdiğimiz anılar.
En Çok Özlenen Aktiviteler
Okula gitmek, arkadaşlarla çay– kahve içmek, bar / pub/ meyhanelere gidip içki içmek, sinemaya – tiyatroya gitmek, dans etmek, seyahatlere gitmek, futbol maçlarına gitmek gibi aktiviteleri doyasıya özlemişiz.
Tahmin edeceğiniz gibi online eğitim sadece çocukların, gençlerin değil, herkesin yeterince canını sıktı. Çocuklar okula gitmeyi, ebeveynler de çocuklarını okula göndermeyi özlemiş! Eskiden eğitim-öğretim mekanı olarak basit bir tanıma sıkıştırdığımız okulun, öğrenciler için sadece ders dinledikleri bir mekan değil, bir sosyalleşme alanı olduğunu, bir aidiyet duygusu taşıdığını anlamış olduk.
Bizim Tayfa, Kalorifer Peteği ve Tavuk Döner ile Özlenen Dünya
Öğrenciler, kütüphane önlerindeki merdivenlerde çene çalmayı; teneffüslerde cam kenarındaki peteğe dayanarak “BİZİM TAYFA” muhabbetleri yapmayı; sabah zorla sürünerek uykulu uykulu okula gidip; arkadaşları ile dedikoduya dalınca ayılmayı; bugün de tavuk döner yemeyelim deyip, yine tavuk döner yemeyi; herkesin üstüne aynı logo ve renkleri olan kazakları görmeyi özlemişler…
Kızlar Kantinde Gıybeti, Erkekler Okulu Kırmayı Özlemiş.
Analizimize göre, kızlar çoğunlukla arkadaşları ile bahçede, kantinde, merdivenlerde oturup gıybet yapmayı özlerken, erkekler ise - devir değişse de, dünya tersine dönse de - haytalıklarından bir gram eksiltmeden okulu kırmanın romantizmini özlediklerini belirtmişler.
Kolektif Aktiviteler #2 Çay - Kahve - Muhabbet: %25
“Bir Çift Lafın Belini Kırsak”
“Yarım saate oradayım!" "Sana açık çay mı söyleyeyim?" cümleleri evrenin bir köşesinde yankılanmaya devam ederken, biz evlerde kös kös, karantinalar bitse de sohbetlerimizi "çay’lasak" diye dört gözle bekliyormuşuz meğer. Öyle ya! Ailemizin en muteber ortak içkisidir çay. “Ailemle de karşılıklı bir çay içemedikten sonra ne anlamı kaldı bu hayatın?” diyor insan içinden. Değil mi? Ya kahveye ne demeli! Eve gelen misafire Türk Kahvesi yanında lokumuyla ikram edilen ve genelde büyüklerimizin içebileceği bir lüks tüketim öğesi olarak hayatımıza giren kahve, popülerliğini Starbucks-giller ile devam ettirdi. Kahve içmenin yaşı olmaz deyip, gençlerin hayatında, kılık değiştirmiş “kahve içmek bahane, muhabbet şahane” ritüelleri ortaya çıktı. Büyük-küçük demeden kahvenin sosyalleşme unsuru içindeki yeri hızla artmışken, pandemi bu kahve kokulu sohbetlerimize de darbe indirdi. Analiz ederken farkettik ki; pandemi döneminde kadını – erkeği, yaşı farketmeksizin herkesin ortak repliği haline gelmiş şu cümle: "Seninle kahve içmeyi özledim."
Kolektif Aktiviteler #3 İçelim, Güzelleşelim: %17
Akşam kimseye söz vermek yok, içmeye gidiyoruz.
Sohbetinize doyum olmaz, hadi bana müsaade…” deyip kalkamadığımız masalar vardır ya hani! Bir türlü bitmez o muhabbet. Mekanlara z raporu aldırtır bu sohbetler. Akdeniz kültürünün raconunda vardır bu alışkanlık. O masaya içmek niyetiyle oturulur; Dünya’yı kurtarır; bitmek bilmeyen girişim fikirlerimizle holding kurar; eski sevgiliye mesaj atar; en son “Nerede kalmıştık?...” diye bir büyük devirip öyle kalkarız. Rakısıdır, birasıdır, şarabıdır fark etmez… Amaç dostlarla olan derin sohbet hasretimizi pub’a, bara, meyhaneye giderek giderebilmektir. Dert, mutluluk, evlilik teklifi, ayrılık, hüzün, gözyaşı, kahkaha… Bir masa etrafında oturmak için bahanesi bol, mezesi ve içkisi benzer muhabbetlerdir. Salaş bir barda bira içseniz de, girit mezesi meşhur bir meyhanede rakı içseniz de genelde gece sonu ya midye dolmacıda ya da kelle paçacıda biter… “Biter de bitmesine, bu pandemi ne zaman biter cancağızım! Tüm bunları özleye özleye içimiz şişti.” dediğinizi duyar gibi olduk. Evet haklısınız! Bu analiz için iletilerinizi derlerken biz de farkettik; meğer ne çok şeyden mahrum kalmışız.
Kadınlar Şarap, Erkekler Rakı Özlemiş
Analizimiz sırasında diğer bir gözümüze çarpan detay ise; şarap içip, güzelleşmeyi özleyenler en çok kadınlar! Buradan erkeklere Cemal Süreya’nın bir sözünü hatırlatmak isteriz; “ Saat 12’den sonra bütün içkiler şaraptır.”
Kolektif Aktiviteler #4 Vazgeçilmez Ritüel; Tiyatro ve Sinema: %7
Alaska Frigo’yu sinema hariç bir yerde yemeyenler ve “Yeter ki tiyatrolar açılsın. Bundan sonra tiyatroya gidip telefonun sesini kısmayı unutursam beni dövsünler” diyenler.
Evde pop-corn keyfi için özel büyük boy karton keseler aldın… Coca-Cola’nın ses efektini vermek için kimbilir kaç şişe kapağı açtın… Işıkları söndürdün… Black-out perde taktırdın… Hatta hızını alamadın maaşının yarısı ile bir projeksiyon aleti alıp bir de eve ses sistemi döşedin. Olmadı değil mi? Ne yapsan olmadı? Sinemada 150 kişi ile izlemenin keyfi, filmin içinden geçermişçesine girdiğin atmosfer ne ettiysen olmadı. Olmaz. Özlersin. Hasretle beklersin karantina dönemi öncesindeki gibi sevgilini koluna takıp gitmeyi ya da tek başına bir dram izleyip sinemanın ortasında ağlamayı sonra ara olunca koşa koşa tuvalete gidip makyajım bozulmuş mu diye bakmayı, ön koltukta denk gelen uzun boylu insanları, film sonrası replikleri tekrar edip “Vay be! Ne laf ama!” demeyi, film başlamadan önce ya da film arasında yayınlanan bitmek bilmeyen reklamları izlemeyi, hatta başka insanlar gülmekten kırılırken onlara burun kıvırmayı bile özledin. Bir de kulis tozu yutmuş performanslar özledin. Tiyatro sahnesinden sana geçen enerjiyi ve ağlatan sahneleri, güldüren replikleri özledin... Haklısın. Hepimiz özlemişiz… Hatta çok özlemişiz.
Kolektif Aktiviteler #4 O zaman Dans!: %6
“Aman sabahlar olmasın..” diyerek dans etmeyi özleyenler bu kategoride.
"Açın mekanları masalara çıkıp twerk bile yaparım" diyenleri mi ararsınız, "Akraba düğününde horon tepmeyi özledim" diyenleri mi, "Zumbaya gidip dans etmeyi özledim" diyenleri mi? Kurtlarımızı dökemediğimiz için, kısım kısım çıldırıyormuş gibi bir his göğsümüze oturmuş resmen.
Konu dans olunca en çok öne çıkan kavramlar ise Horon, Düğün ve Zumba
Okulda, yurtta, kulüplerde, sokakta, piknikte, düğünde, beach partilerinde ama en çok da düğünlerde dans etmeyi özlemişiz. Hatta tanımadığı bir düğüne dalıp dans edesi gelenler var bu dönemde! Bu karantinalar sonrası bulabildiği her düzlemde dans eden insanlara rastlarsak şaşırmamalıyız. İçimizde bastırdığımız ritim aşkı patlamaya hazır bir volkan gibi yanı başımızda duruyor.
Ya siz, karantina sonrası kollektif dans ayinlerine hazır mısınız?
İşte tüm bunlar, hayatımızın içinde olup da daha önce farkedemediğimiz ama pandemi dönemi ile birlikte aslında ne kadar da önemli olduğunu anladığımız aktiviteler. Bu dünya sayısız savaş, bir çok pandemi, bir çok travma atlattı. Karanlık günlerin ardı, hep aydınlık oldu. Sadece eskiden unutup, üzerinde durmadığımız detayları yeniden hatırladık ve onlarla kavuşacağımız günü bekliyoruz.
Çok yakında, özlediklerinizle keyifli buluşmalarınız olmasını dileriz.