Anlayabilmek, insanlık için yeni bir uğraş ve topladığımız bunca veri, insan davranışlarını anlamak için sahip olduğumuz tek; fakat nitelikleri sürekli gelişen bir araçtır bizim için.
veri: bir araştırmada, bir tartışmada, bir akıl yürütmede sonuca ulaşabilmek için gereken ilk bilgi.
Oxford Sözlük
Veri, en basit tanımıyla “küçük bir bilgi” demektir. Hatta daha yalın haliyle, veri için “bilgi parçacığı” diyebiliriz. Bilgi ise; düşüncelerimiz ve davranışlarımız için temel oluşturan, algılanabilen olgulardır. Veriler de (bilgi parçacıkları) bir araya gelerek anlamlı bilgileri oluştururlar.
Biliyoruz ki; bilişim teknolojilerindeki gelişmelerin hızlanmasıyla çok daha fazla veri üretmeye başladık. Hatta daha önce ölçmediğimiz pek çok davranış, teknolojiler sayesinde ölçümlenerek, hakkında veri elde edilebilir hale geldi. Örneğin 30 yıl önce, günlük atılan adım sayısı büyük bir dikkat ve hassas bir ölçüm gerektirirken, günümüzde hepimizin cep telefonlarındaki basit bir özelliğe dönüşmüş durumda.
O halde davranış ve veri arasındaki farkın altını çizmemiz gerekirse; su içmek bir davranışken, günde kaç bardak su içtiğiniz ise su içme davranışınızı açıklayan bir veridir. Ayrıca su içtiğiniz bardağın hacmi, sizin bu bardağı ne kadar doldurduğunuz, günün hangi saatlerinde su içtiğiniz, suyun içine herhangi bir lezzetlendirici katıp katmadığınız gibi unsurlar da veridir. Kısaca, eğer ölçebiliyorsanız hemen her şey veri haline gelebilir.
Verdiğimiz bu örnekler, aslında veri tanımını kafamızda biraz daha somutlaştırabilmek içindi. Oysa veriyi sadece davranışları niteleyen ufak bilgi parçaları olarak tarif etmek, veri için kısıtlı bir tanım. Ancak veriyi düşünürken, onu her zaman bir bilgi parçacığı olarak düşünmek gerekir. Örnek verecek olursak; Türkçe pop müzikten hoşlanmanız sizin için bir duyguyken, başka biri için pekala bir veri olabilir (ki emin olun, oluyor). Özellikle günümüzde, internette attığınız her adım aslında bir veridir. Daha önce incelediğiniz ürünlere göre size reklam gösterildiğine yüzlerce kere şahit olmuşsunuzdur. Neden? Çünkü sizin bir ürünü incelemeniz veridir.
Tam da bu yüzden, dünyanın dört yanındaki verizekalılar, davranış ve düşünceleri ölçebilmek için sürekli yeni veri toplama yöntemleri geliştiriyor. Pek çok davranış, tutum ya da hareket veri olarak kaydediliyor ve kaydedilen bu veriler analiz edilerek, içgörüler elde ediliyor. Bu sürekliliğin sonucu olarak, dünyadaki veri miktarı da sürekli olarak artış gösteriyor.
Verilerin bilgi parçacığı olduğundan ve sürekli daha çok veri toplayabildiğimizden bahsettik. Peki veri toplama ve işleme yeteneklerimiz bu kadar gelişmişken her şeyi anlayabiliyor muyuz? Hayır. İnsanları kolayca anlayabiliyor muyuz? Hayır. Peki en azından kendimizi anlayabilmiş durumda mıyız? Yanıt yine hayır. Çünkü insanlık tarihinde davranışlarımızı anlamlandırma çabamız yaklaşık 150 yıllık, bunu pazarlama amaçlı kullanma çabamız ise sadece 100 yıllık bir maziye sahiptir. Yani pek çok ölçüm aracı geliştirmiş olsak bile “anlayabilmek”, insanlık için oldukça yeni ve genişçe karanlık bir bölgesi olan bir uğraştır. Dolayısıyla sahip olduğumuz yöntemlerle topladığımız bunca veri, insan davranışlarını anlamak için sahip olduğumuz tek; fakat nitelikleri sürekli gelişen bir araçtır bizim için. Biraz daha somutlaştırmak gerekirse, koca karanlık bir dünyayı el feneri ile aydınlatmaya çalışırken, bir yandan da aydınlatmak için sürekli yeni yöntemler ve fenerler geliştiriyoruz diyebiliriz.
İşte dünyayı tanımak, insanları anlamak ve bunun için yeni fenerler geliştirmek verizekalıların tutkusudur.
Verinin ne olduğunu ve önemini anlatırken olabildiğince somutlaştırılmış, günlük hayattan örneklerden yararlandık. Bu bağlamda verizekalı kavramını irdelememiz gerekirse verizekalı; karar alma süreçlerinin temeline veriyi yerleştiren, fikirlerini veriden beslenerek şekillendiren kimselere ait genel bir sıfat.
Verizekalılar sadece veriden beslenmez, metrik (ölçülebilen değişken) üretme ve bu metrikleri ölçümleme konusunda da yüksek motivasyon taşır; fakat verilere sadece analiz çıktıları olarak bakmazlar. Verizekalılar, insan davranışlarının ölçebildiğimiz metriklerin hepsinden çok daha karmaşık olduğunun bilincindedir. Verizekalılar, farklı verilerin birbirleri ile ilişkilerini görebilen ve anlamlı içgörüler bulabilen kimselerdir.
Verizekalılar, hem verilerin hem de insanların doğasını iyi tanıyıp, doğru verilerle doğru çıkarımlar yapabilen kimselerdir.
Biliyoruz ki; insan davranışları, geliştirdiğimiz ölçüm yöntemlerinden çok daha karmaşıktır. Ne kadar veri toplarsak toplayalım, mutlaka çeşitli nedenlerle karanlık alanlar kalmaktadır. İşte bu karanlık alanlara içgörü diyoruz. İçgörüler doğrudan verilerin söylemediği; ama işaret ettiği anlamlı gerçeklerdir. İnsanlar olarak hepimiz sürekli çevremizden veri toplamakta, bu verileri işlemekte ve gerektiğinde de çağırmak için hafızamızda depolamaktayız.
Kimilerimiz çeşitli nedenlerle (eğitim, deneyim, eğilim, vb.) verilerin tam olarak göstermediği karanlık alanları fark etmede ve anlamlandırmada çok daha başarılı. Sürekli veri ile çalışan, verilere göre karar veren kimseler, farklı verilerin birbiri ile bağını görme ve bu aradaki anlamlı ilişkiyi kavrayabilme -yani içgörü bulabilme konusunda- daha yeteneklidir. Her yetenek ve beceride olduğu gibi verileri anlamlandırmak ve içgörü bulmakta da becerimiz, bu işe harcadığımız zamanla doğru oranla gelişmektedir. Ayrıca gelişen teknolojilere paralel olarak eriştiğimiz ve üstüne çalıştığımız veriler de zaman içinde sürekli değişir ve gelişir, dolayısıyla veriler ve -verilere bağlı olarak- içgörüler çok farklı yöntemlerle elde edilebilir.
Bir sonraki yazımızda içgörüye ulaşma yolculuğunda, verizekalılar için büyük önem taşıyan "Hangi metodoloji?" ve "Neden?" sorularına yanıtlar arayacağız ve bu konuda biraz veri üreteceğiz.