Nielsen, geleneksel ya da dijital fark etmeksizin radyonun diğer tüm platformlardan daha fazla kişiye ulaştığını doğruluyor. Ancak bu, Nielsen'in Audio Today 2023 raporundaki tek ilgi çekici bulgu değil. Bu araştırma aynı zamanda, sadece yaşlıların radyoyla ilgilendiği yanılgısını da yıkıyor. Aslında, 18-34 yaş arasındaki genç yetişkinlerin %85'i televizyon içeriği yerine radyoyu tercih ediyor. Bir diğer önemli bulgu ise, reklam destekli ses kanalları arasında radyonun, Spotify, Pandora ve YouTube Music gibi müzik yayını hizmetlerine göre neredeyse 2 kat daha fazla dinleyiciye ulaştığı. Son olarak, podcast hayranları daha önceki yıllara göre daha fazla podcast dinliyor. Bu artış sadece yeni dinleyici sayısından kaynaklanmıyor. Günde 5-10+ saat ayıran süper dinleyici sayısı önemli ölçüde artmış durumda. Günlük 1 saatten daha az podcast dinleyenlerin sayısında ise azalma gözlemleniyor. Bu da podcast dinlemenin geçici bir alışkanlıkolmadığını; yoğun bir şekilde ve bilinçli olarak gerçekleştirilen bir ritüel haline geldiğini ortaya koyuyor.
Baringa'nın küresel araştırması, markaların naziklik ve etik değerlerine olan algının tüketicilerin alışveriş tercihlerini nasıl etkilediğini gösteriyor. ABD'deki genç tüketicilerin çoğunluğu (%54), bir markanın çalışanlarına ve davranışlarına dikkat ettiklerini belirtiyor. Ekonomik durgunluk dönemlerinde bile, 25-34 yaş arasındaki tüketicilerin %88’i "nazik" markalardan alışveriş yapmaya daha meyilli olduğunu söylüyor. Tüketicilerin %48’i, eylemlerin sonuçlarını düşünmenin önemini vurgulayarak "kaba" markalar yerine "nazik" markaların başarılı olmasını istiyor. Ayrıca, ABD tüketicileri, kötü davranışlarıyla bilinen bir markadan ürün veya hizmet almak yerine başka bir markaya daha fazla ödeme yapmaya hazır olduklarını (%52) belirtiyor. Müşteri hilekarlığı (%54), hayvanlara kötü muamele (%54) ve etik olmayan davranışlar (%52) da tüketicilerin alışverişten kaçınmasına neden olabilecek diğer faktörler arasında bulunuyor. Bu bulgular, tüketicilerin naziklik ve etik değerlere verdiği önemin arttığını ve şirketlerin bu değerleri benimsemesinin rekabette avantaj sağlayabileceğini gösteriyor.
Adtaxi tarafından ABD’de 1.088 katılımcı ile gerçekleştirilen araştırma, son 6 yılda günlük online alışverişin %380 arttığını gösteriyor. Hatta bu yıl sadece 228 milyon tüketicinin, online alışveriş yapması bekleniyor. Satın alınan en popüler ürünlere baktığımızda ise; giyim (%67), güzellik ürünleri (%53), sağlık ürünleri (%51) ve market alışverişi (%44) gibi temel ihtiyaçlar yer alıyor. Araştırma, kolaylık, fiyat karşılaştırması yapma, tüketici değerlendirmelerini inceleme ve kupon bulma gibi avantajların, online alışverişi kaçınılmaz bir seçenek haline getirdiğini gösteriyor. Bir diğer dikkat çekici nokta ise, tüketicilerin çoğunlukla mobil telefonlarını (%78) kullanarak online alışveriş yapması. Ancak, ilginç bir şekilde, çevrimiçi alışveriş yapanların ortalama olarak iki farklı cihaz kullandığı da görülüyor. Kim bilir, belki de telefonla gezinirken bir yandan da dizüstü bilgisayar veya tabletten alışveriş yapmak daha pratik geliyor. Öte yandan sepet terk etme durumuyla ilgili olarak, tüketicilerin %88'i işletmeden gelen teşvikler veya hatırlatmalarla sepetlerine geri dönebileceklerini belirtiyor. Bu teşvikler arasında fiyat indirimi ve ücretsiz kargo yer alıyor.
Ansys tarafından 6.029 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen küresel araştırma, hava seyahatinde sürdürülebilirliğin giderek artan önemini ve tüketicilerin çevreci seçenekleri ve güvenliği önceliklendiren teknolojik ilerlemeleri değerlendirmesini ortaya koyuyor. Araştırma sonuçlarına göre, çoğu tüketici (%63), CO2 emisyonlarıyla ilgili endişelerini dile getirerek daha çevreci hava seyahati için ek ücret ödemeye istekli olduğunu belirtiyor (%65). Katılımcıların neredeyse %70'i, sürdürülebilir havacılık yakıtları, elektrikli uçaklar, hibrit-elektrikli uçaklar veya hidrojen gücüyle çalışan uçaklara güvenlerinin artacağını ifade ediyor, ancak bu teknolojilerin uçak güvenliği açısından yaygın simülasyon ve test yöntemleriyle değerlendirilmesini talep ediyor. Ayrıca, katılımcıların çoğunluğu (%82), gelecek nesil uçaklarda daha hızlı varış sürelerinin önemli bir avantaj olduğunu düşünüyor. Güvenlik açısından ise, tüketiciler otonom uçuşlara yönelik heyecan duysa da, potansiyel dış veya iç sorunlara (türbülans ve uçuş kontrolü gibi) yanıt verebilecek bir pilota sahip olmamanın endişe yarattığını ifade ediyorlar.
Bültendeki araştırmalarla ilgili daha fazla bilgi edinmek isterseniz, bültene abone olmak için aşağıdaki formu doldurmanız yeterli. 👇